Manisa Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece

Manisa Masaj Salonu Hizmeti  – Masör Ece

Manisa Masaj Salonu sekizime bile gelsem, François Coppee’ nin Hikâyeler’mi bana okutmayacağını söylerdi bir zamanlar. Şimdi ise canımın istediğini okuduğumu biliyordu; ne var ki, “her şeyin ne olduğunu” bilen bir kızla Victor Marguerite’in Evlenmemiş Kız romanında çizdiği tip içinde pek büyük bir ayrım görmüyordu. Bir de dış görünüşü yönetim edebilseydim ben! Babam, herkesten başka şeklinde görünmek derdine düşmesem, herkesten farklı bir kızı olmasına da göğüs gerecekti; ben de bunu yapamıyordum. Zor çağı atlatmış, aynaya bakmış olduğum vakit kendimi tekrar beğenir olmuştum.

Oysa topluluk içinde pek de dikkati çekmiyordum. Zaza da dahil, bütün arkadaşlarım üzerlerine düşen rolü rahatlıkla yerine getiriyorlar; annelerinin kabul günlerine katılıyor, çay sunuyor, gülümsüyor ve incir çekirdeğini doldurmayan konulardan söz edebiliyorlardı. Boyuna gülümsemek zor geliyordu bana Sıcakkanlı olamıyor, tatlı espriler yapamıyordum.

Manisa Masaj Salonu cümlelerini bir araya getirip, iki çift söz edemiyordum. Annemle babam, annelerinin salonlarında bir süs oldukları halde, gene de “çok zeki ve akıllı” kızları örnek diye gösterirlerdi bana. Bu beni çileden çıkarırdı; çünkü onların yaşantısıyla benimki içinde hiçbir ortak nokta olmadığını bilirdim. Onların zekâsı, kültürü daha çok amatör düzeyde idi, ben ise prManisaesyoneldim. O yıl edebiyat, Latince ve matematik imtihanlarına hazırlanıyordum.

Manisa Masaj Salonu

Manisa Masaj Salonu taraftan da Yunanca öğreniyordum. Bu yüklü programı kendim seçmiştim; çünkü, zor olan şeylerden hoşlanıyordum. Sadece, böylesi ağır bir yükü omuzlayabilmem için, öğrenim, yaşam deliğimin bir parçası değil, tümü olmalı, bütün yaşantımı kapsamalıydı. Çevremdekilerin mevzuştuğu şeyler beni ilgilendirmiyordu. Yıkıcı fikirlerim yoktu. Aslına bakılırsa, aslabir mevzuda bir fikrim yoktu. Bütün gün boyunca kendimi düşünmeye, anlamaya, eleştirmeye, kendimi tanımaya alıştırıyor, mutlak hakikati arıyordum. Bu uğraş ise, nezaket cümlelerine ayıracak vakit bırakmıyordu. Sınavlarımı basan ile verdiğim haberinin haricinde, babam için bir özsevi kaynağı değildim. Bu nedenle, aldığım diplomalara aşırı örutubet veriyor ve sınavları geçmem için beni destekleyip duruyordu. Bu konudaki direnişi, bende, kızının aklı başında bir hanım olmasından gurur duyacağı izlenimini yaratmıştı.

Oysa, gerçek bunun tam tersiydi. Ancak çok olağanüstü basanlar, onun hoşnutsuzluğunu önleyebiliyordu. Örneğin, üç ayrı fakülteye birden gitsem, normal ölçülerle değerlendirilemeyecek bir olay, bir çeşit mucize gözüyle bakacaktı bana. O zaman, yazgım, ailenin başarısızlığının bir yansıması olmaktan çıkacak ve hesaba kitaba gelmez, bir acayip Tanrı vergisinin sonucu olarak açıklanabilecekti. Babamın kişiliğindeki çelişkiyi göremiyordum; bir tek kısa süre içinde kendi durumumdaki bir tutarsızlığı farkettim. Babam ne derse harfi harfine yapıyordum; bu da onu daha fazla öfkelendiriyordu.

Beni okumaya yöneltmişti; oysa kafamı kitabından kaldırmıyorum diye kızıyordu şimdi. Bu tutumuna bakılırsa, kendisinin benim için seçtiği bir yola girmiş olmam, sanki onun isteklerine karşı çıkmak olmuştu. Ne benzer biçimde bir yanlış yaptığımı düşünüp duruyordum. Kendimi alabildiğine mutsuz, alabildiğine huzursuz hissediyordum; bu da yüreğimde bir öfkenin gelişimine yol açıyordu. * * * Haftanın en güzel saatleri Garric’in dersinin olduğu saatlerdi. Ona her geçen gün daha çok hayranlık duymaya başlamıştım.