Manisa Masaj Salonu

Manisa Masaj Salonu

bu onun gücünün yeteceği bir iş değildi ve Harry’nin bu mevzuyu direk olarak emniyet Manisa Masaj Salonu Müdürü’yle görüşmesi gerekecekti. Gene de Harry’nin onu görmeye gitmeden önce bir defa daha düşünmesi gerektiğini söylemişti. Harry ise Møller’in köşeli ofisinden çıkıp doğruca Kiripos’un başındaki adamın oval ofisine gitmişti. Kapıyı çalmış, içeri girerek, Tom Waaler’ı Sverre

Olsen ile birlikte gören tanıktan, Olsen’i tutuklarken vuran kişinin de Tom Waaler’dan başkası olmadığı benzer biçimde söylemesi ihtiyaç duyulan her şeyi bir bir söylemişti. Hepsi bu kadardı. Deliliğin kıyısında geçen beş aylık gölge benzer biçimde sıkıntılı takibin ardından elindeki tek şey buydu. Kripos’un başındaki adam Tom Waaler’ın Ellen

Gjelten’i öldürmesi için ne şeklinde bir niçin olabileceğini sormuştu. Harry,

Manisa Masaj Salonu

Ellen’in elinde tehlikeli bilgiler bulunduğunu söylemişti. Ellen, Harry’nin telesekreterine Prens’in kim bulunduğunu bildiğini söyleyen iletiı bıraktığı gece öldürülmüştü. Oslo’nun bütün suç odaklarına tabanca sağlayan ve kaçakçılığının arkasındaki insanın ismini biliyordu. “Maalesef ben ona döndüğümde artık çok geçti, ” dedi Harry emniyet Müdürü’nün yüzündeki ifadeyi görünce. “Peki ya Sverre Olsen?” diye sordu müdür.

“Sverre Olsen’in izini bulduğumuz anda Prens, Ellen’in katilinin ismini bize vermemesi için onu ortadan kaldırdı.” “Ve bu bahsettiğin Prens de?..” Harry Tom Waaler’ın adını tekrarlarken Kripos’un başındaki adam mevzuşmadan başıyla onayladı: “Öyleyse içimizden biri. Kısaca, en iyi dedektiflerimizden biri.” Sonraki on saniye süresince Harry kendisini havasız ve sessiz bir boşluktaymış gibi hissetti. Tüm polislik kariyerinin o anda oracıkta bitebileceğim biliyordu. “Pekala, Hole. Atılacak bir sonraki adımın ne olduğuna karar vermeden önce şu bahsettiğin tanıkla görüşmem gerekecek.” Müdür ayağa kalktı. “Unutma, aksi söylenmedikçe bu vaka ikimizin aramızda duracak.” “Daha ne kadar burada kalacağız?” Harry taksicinin sesiyle irkildi. Uyuyakalmıştı.

“Geri dön, ” dedi ve son kez evin dışındaki ahşap kaplamaya baktı. Kirkeveien’e geri dönerlerken cep telefonu çaldı. Arayan Beate’di. “Sanırım cinayet silahını bulduk, ” dedi. “Ve haklısın. Bir tabanca.” “öyleyse, ikimize de tebrikler.” “Bulmak pek de zor olmadı. Lavabonun altındaki çöpteydi.” “Markasıyla numarası ne?” “Glock 23. Numarası silinmiş.” “Peki ya silinme izleri?” “Eğer bu aralar Oslo’da el koyduğumuz silahlarla aynı mı diye merak ediyorsan, evet öyle.” “Anlıyorum.” Harry cep telefonunu sol eline aldı.